Vesayet ve Vasi Kavramları
Vesayet, anne veya babasının velayeti altında bulunmayan küçük çocukların ya da yasal hakları sınırlandırılmış olan kişilerin (kısıtlıların) hem kişisel hem de maddi haklarının korunmasını amaçlayan ve kamu görevi sayılan hukuki bir kurumdur. Medeni Kanun’da düzenlenen vesayet, iki şekilde gerçekleşmektedir; kişi kanunen vesayet altına alınabileceği gibi, şartları olması halinde kendisi de isteyebilir.
Vasi ise kısaca vesayet altında olan kişilere (reşit olmamış küçükler ile kanuni hakları kısıtlanmış kişilere) mahkemece atanan yasal temsilcidir. Vasinin görevi, reşit olmayan küçüğün ya da hakları sınırlandırılmış olan kişinin tüm kişisel ve maddi haklarını korumak ve hukuki işlemlerde vesayet altındaki kişiyi temsil etmektir. Vasi tayinini gerektiren durumlar, Türk Medeni Kanunu’nda (M.K.) sınırlı sayıda belirtilmiştir. Buna göre; herhangi bir sebeple anne ve babası olmayan çocuklara zorunlu olarak vasi atanmakta olup akıl hastalığı, akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı ve kötü yaşam tarzı olanların yanı sıra, 1 yıl ya da daha uzun süreli hürriyeti bağlayıcı ceza alanlara veya ağır hastalığı sebebi ile işlerini gerektiği gibi yönetemeyenlere de vasi atanabilmektedir.
Vesayet altına alınma işlemleri, resmi dairelerin başvurusu veya kısıtlının yakınlarının başvurusu ile başlamaktadır. M.K.’nun 414.maddesi uyarınca haklı sebepler engel olmadıkça, vesayet makamı, vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya anne-baba gibi yakın hısımlarından birini ya da onların göstereceği kişiler, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atanır. Bu atamada yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulmaktadır.
Vasilik kararını verecek olan vesayet makamı, kısıtlı adayının son ikamet yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Kısıtlı adayının ikametinin olmaması halinde nüfusa kayıtlı bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Yargılama sonunda verilecek kararın kesinleşmesi akabinde işbu karar, muhtarlıkta, nüfus idaresinde ve mahkeme divan hanesinde ilan edilmektedir. Bu karar neticesinde vesayet altına alınan kişi, fiili ehliyetini kaybetmiş olur. Mahkeme tarafından atanan vasi ise, vesayet altına alınan kişi ile ilgili tüm tasarruflarını vesayet makamı olan mahkemeden alacağı izinle kullanabilir. Vesayet makamı, vesayet altındaki kişinin ihtiyaçlarını belirtmek ve gerekçelendirmek sureti ile istenilen tasarrufa izin verebilmektedir.
Atama kararının sonrasında vasinin kanunen yapmakla yükümlü olduğu bazı görevler vardır. Vasi, öncelikle vesayet altına alınan kişinin mal varlıklarını ortaya çıkartarak, gelirlerinin, giderlerinin ve masraflarının defterini tutmakla yükümlüdür. Vesayet altına alınan kişinin mal varlığı bakımından biyografisi olarak da nitelendirebileceğimiz bu defter vesayet makamına sunulmaktadır. Vasi, vesayeti altındaki kimselerin mal varlığına ilişkin tasarruf işlemlerini kısıtlı adına ancak bu işlemleri vesayet makamının onayı ile gerçekleştirebilmektedir. Ayrıca kanun, vasinin, vesayet altındaki kişi adına hiçbir şekilde birine kefil olmasını, vakıf kurmasını ve önemli bağışlamalarda bulunmasını yasaklamıştır.
Vasi, vesayet makamı tarafından 2 yıl süre ile atanır. Bu süre vesayet şartlarının devam etmesi halinde her defasında 2’şer yıllık süreler ile uzatılabilir. Vasi, bu kapsamda yaptığı hizmetler için vesayet makamından ücret de isteyebilmektedir.